"...Bana öyle geliyor ki, özellikle 28
Şubat'tan beri laikliğin kendisi büyük bir hızla bir dine dönüşüyor,
hatta belki dönüştü bile. Bana öyle geliyor ki, laiklik dini, en
az İslam dini kadar, hatta belki daha fazla demokrasinin geleceğini
tehdit etme potansiyelini taşıyor..."
(Radikal genel yayın
yönetmeni-laik-darwinist-solcu İsmet
Berkan:
15 Nisan 2007)
Bizim laikliğimiz sizinkinden esnek
"...Dünyadaki
birçok toplum laiklik ile dindarlık arasında denge arıyor. Biz de
laik bir ülkeyiz, ama din, bizim siyasi yaşamımızda Türkiye'de sahip
olmadığı yere sahip. Bu bizi daha iyi ya da daha kötü, daha laik
ya da daha az laik yapmıyor; bizi sadece Amerikalı yapıyor.
Herkes kendi dengesini kendi yolundan, kendi zamanında bulmak zorunda.(Refahyol
dönemi Ankara'da büyükelçi Grossman'dan Milliyet yazarı YASEMİN
ÇONGAR'a (10.08.05) |
BEYAZ
ZENCİ = MÜSLÜMANLAR
-Başlangıç:2006,
2. ay -
KALPLERDE
OLANLAR BİR BİR ORTAYA ÇIKIYOR.
BUNLARI UNUTMAYACAĞIZ.ONLARI
VE ARKALARINDAKİLERİ..! ALLAH BUNLARA FIRSAT
VERMESİN..!
1
DanIştay, kararInI
verdİ
"Bir öğretmenin, okul
kapısına kadar başörtülü olarak gelmesi ve örtüsünü kapıda çıkarması
da çocuklara kötü örnek olur!.. Dolayısıyla, öğretmene verilen ceza
uygundur!"
( 10.02.2006
)
Adamın biri, karısının
bir “halt” karıştırdığından şüphe ediyor, ama son derece
“iyiniyetli” olduğundan ona “toz kondurmak” da
istemiyormuş!..Sonunda, “şüpheleri” galip gelip de, geceleri
gözlerine uyku girmez olunca, bir “dedektif” tutmuş!..“Hele takip et
karımı!.. Durumu da, anında rapor et bana!”Dedektif, başlamış
takibe... Tabiî, kadının ne yaptığını, nereye gittiğini anında
bildiriyor kocasına...“Şu anda evden çıktı... Caddede kendini
bekleyen lüks bir arabaya bindi!”Kocası;“Du bakali n’olcek? Takip
et!”Dedektif takipte... Kadın, otomobiline bindiği erkekle birlikte
yemekte...Dedektif, durumu bildiriyor:“Şu anda şampanya içiyorlar...
Herifin eli, karınızın omuzunda!.. Yemekten kalktılar, şu anda
dansediyorlar!.. Karınız, başını herifin omuzuna yasladı!.. Herifin
eli, karınızın belinde!”Kocası;“Du bakali n’olcek?.. Takibi
sürdür!”Biraz sonra dışarı çıkarlar... Birlikte adamın evine
gelirler...Dedektif, raporunu sunar:“Şu anda herif soyunuyor... Aaa,
şimdi de karınızı soymaya başladı!.. İkisi de
çırılçıplak!”Kocası;“Du bakali n’olcek?”Dedektif;“Birbirlerine
sarıldılar!”Kocası;“Du bakali n’olcek?”Dedektif;“Perdeyi çektiler,
ışıkları söndürdüler!”Kocası;“Du bakali n’olcek?!?” Yıl 2004... “Sezer, meslek liselerindeki adaletsizlik
ve eşitsizliği ortadan kaldıran YÖK Yasası’nı veto etti... 1 milyon
civarındaki meslek lisesi öğrencisi, bu yıl da üniversiteye
giremeyecek!”Bazıları, hâlâ umutlu;“Du bakali
n’olcek?” Ardından "YÖK Yasası'nın rafa
kaldırıldığı" açıklanıyor!.. Bir-iki gün sonra, Anayasa Mahkemesi,
"İmam-Hatip Lisesi mezunları polis olamaz" diye karar veriyor!..
Birkaç gün sonra; Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, MGV'nin
kapatılmasına ve malvarlıklarının Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne
devredilmesine karar veriyor!.."10 bin fakir öğrenci"nin, "özel
okullar"da okumasının önü tıkanıyor!.. "Kur'an Kursları
Yönetmeliği" geri çekilerek, "Kur'an öğrenimi"nin önü tıkanıyor!..Ve
biz hâlâ beklemedeyiz;"Du bakali n'olcek?!?" Böyle
diye diye, geldik 2006'ya!.. İşte, yine "Şubat ayı"ndayız!..Bu defa,
hem "dıştan", hem de "içten" bir kuşatma ile karşı
karşıyayız!..Danimarka'nın başlattığı "karikatür" saldırısı, bütün
Avrupa'ya yayılma eğiliminde!..Her gün yeni bir ülke, yeni bir
saldırı!..Hâlâ iyiniyetli, hâlâ meraktayız;"Du bakali
n'olcek?"Derken, "ÖSYM'nin fotoğraf zulmü" başlıyor!.. ÖSS'ye
girebilmek için "başı açık fotoğraf" vermek de yetmiyor artık!..
Gideceksin okula, "ÖSYM görevlilerinin önünde" açacaksın
başını!..Merakla bekliyoruz;"Du bakali n'olcek?"Elinin körü
olacak!..Daha ne olsun ki?!?Her şey adım adım oluyor
işte!.. ARTIK “SOKAK” DA
YASAK! Daha düne kadar, "biz
sokağa karışmayız!.. Yalnız, kamusal alana girdiğinde herkes başını
açacak!" diyorlardı!..Bizler, "du bakali n'olcek?" diye beklerken,
olanlar
oldu!..
Buyrun!.."Başörtüsü"nden,
"türban"a!.."Türban"dan, "bere"ye!.."Bere"den, "peruk"a geldik,
"kamusal alanda açılmayı" kabul ettik ve işte son nokta: "Okul
kapısına kadar örtülü gelmek de yasak!"
Kürsüde aç pazarda tak kabul edilemez
POLİS SAÇ DERSE Anaokulu öğretmeninin
sokakta türban takmasına karşı çıkan karara gelince. Belki bu, imam
hatip kararından da önemli. Peki bu karar kamusal alan kavramını
genişletmiyor mu? Sokakta türban takan bir kadına müdahale imkanı
yaratmıyor mu? "Hem evet hem de hayır." Teziç, önce temel bir
kamusal alan tanımı yapıyor: "Yolda yürüyorsunuz. Tesettürlü
bir kadınsınız. Polis sizi tanımakta güçlük çekiyorum dediği zaman
yüzünüzü açmak zorundasınız. Sizi tanımakta güçlük çekiyorum dediği
anda orası kamusallaşır." Eviniz olsa bile mi? "Evet" diyor Teziç
ve ekliyor: "Ama polis teşekkür ederim deyip gittikten
sonra yine özel alan olur." DEVLETİ SARSAR Ya
anaokulunda görev yapan öğretmen? Danıştay, neden sokakta taktığı
türbana karışıyor? "Laik demokratik cumhuriyette kamusal hizmet
bir kişinin tarafsız kimliğini yansıtır. Dini ve siyasi sembol
taşımasını engeller." Özel hayatında da mı? "Evet" diyor
Teziç ve daha da çarpıcı konuşuyor: "Bir yargıç kürsüde başı açık olup, pazara türbanlı
gidemez. Bu benim inanç alanım, özgür alanım diyemez. Anayasa
Mahkemesi başkanımızı pazarda türbanlı görmek devleti sarsar. Bir
öğretmen de okulda başı açık, pazara çıkınca türbanlı
olamaz." ANNEDEN UTANIR
Teziç'ten çarpıcı bir tahlil daha: "Çocuk, kadınlığından utanarak türban takan
öğretmenini görüp, acaba annem
ayıp mı yapıyor, diye sormaya başlar." İnanca dayalı değerler mi
daha kutsal? Yoksa laik demokratik cumhuriyetin oluşturduğu temel
ilkeler ve hukuk düzeni mi? Teziç, "Tabii ki, inanca dayalı değerler
kutsaldır" diyor. Ama hiç tereddüt etmeden de ekliyor: "Onun
kadar kutsal olan, kamu görevlileri için kamunun yarattığı hukuk
düzenidir. Sokaktaki insan 'Benim kamu görevlilerim ayrım yapmaz'
diyebilmelidir. Cumhuriyeti içtenlikle taşımak
gerekiyor." (
Hürriyet:10 Şubat
2006
)
HABERE YAPILAN YORUMLARDAN BAZILARI -Gazetenin internet
sitesinden !-
Ülke insanlarını Devletine ve
birbirine düşman etmek için niye bu kadar yoruluyorsunuz.Bu Millet
oyuncak mı? Sizde hiç insaf yok mu? Bu mantıktan yola çıkarsak
dışarıda içki içen bütün memurlar suçlu.Çünkü çocuklara kötü örnek
oluyor.Mini etek giymek plajda mayo giymek te suç
sayılabilir.Bunları çoğaltmak mümkün.Korkarım camiye gitmekte suç
sayılacak.Hadi hayırlısı.
Herkes
işyeri kıyafetine göre hayatını sürdürmek zorunda kalacaksa Teziç i
kollayın ,,,kravatsız takım elbisesiz plajda bahçede yakalarsanız
cezasını verin !!! Uzaya uydu gönderdiniz de sokaktaki
başörtüsüne mi takılıp kaldı sayın YÖK başkanı?
yakinda
bunlar insanin giydigi iccamasirada karisirlar yahu..bundan sonra
tanga giyilcek diye bir karar cikarsa hic sasirmayin... Peki, ben
her zaman takım elbiseyle görmeye alıştığım Teziç'i plajda şortla
görsem, benim gözümde itibarı sarsılmaz mı? Sarsılır..O zaman
sokakta, denizde, hatta tuvalette bile Teziç takım elbise giymeli,
kravat takmalıdır.
türban siyasi simge olsa bile
insanlar ceketlerinde rozet taşıyor... siyaset yapmak yasak mı
memlekette..??!! ben sokakta mini etek giyersem polis gelip bana
git uzun bir etek giy diyecek mi peki veya evimde hangi renk ic
camasiri giyecegime karisacak mi ? bu kadar sacmalik olmaz
ya
Sırada ne var?Toplama kampları
mı?
Sayın teziç türbanlı hanımların
kadınlıgından utandığı için kapandığını sanıyor ama Sayın prof
Allah,ın(c.c) emri olduğunu hiç düşünmek istemiyor. Kadınlığından
utanmayan da hergün tv de iç çamaşırları ile boy gösterenlerdir.
işte onlar laiktir tabiki yani onlar öyle pazarada gidebilirler.
Profesörümüz yasa ile hukuk
arasındaki farkı bir öğreniversin. Yasa ile başıörtülüye sokağı bile
yasak edebilirsiniz ama bu hukuki olmaz değil mi sayın
prof.?
Teziç bey (!)güçlüsünüz, ama asla
haklı değilsiniz.
insana ve dine saygısız bu
kimseler,bilinçli olarak memleketi kaosa götürmeye
çalışıyorlar!!!Hükümetimiz bunların oyununa gelmeyecektir,ancak
yaptıkları da onlara kar kalmayacaktır. Bunlarda insana saygı
diye bir şey yok!!!
Hocam, açık açık bu adamları
memleketten kovalım da rahatlayalım diyecek ama vaziyet el
vermiyor
Çocuğumun bana sorduğu soruyu,
lütfen sn. teziç siz cevaplayın, okulde sigaranın, alkolün ne kadar
kötü olduğunu söyleyen, bununheryönüyle çok tehlikeli ve kötü birşey
olduğunu söyleyen öğretmenler, tenefüste elinde sigara, öğretmenler
odasında elinde sigara dışarıda elinde sigara geziyor, ununla
beraber öğretmen evinde, alkol duvarını aşıyor rezalet çıkarıyor,
dışarıda şort tişort geziyor,
Burası %99'u hıristiyan olan bir
toplum değil.
% 99'u Müslüman olan bir ülkede
Kendi kutsalımıza kendimiz değer vermezsek başkalarından (karikatürü
Yayınlayan Ülkeler) Müslümanların kutsalına değer vermelerini
beklemek abestir.
bunlar kendilerini ne zannediyor?
kendi inançsızlıklarını yasalara uygulama hakkını nerden
buluyorlar.
Acaba, yatak odasındaki
kıyafetlere de karışmanın faydası olur mu? Bu sayede daha buluşçu
bir ulus olabilir miyiz? ZULU kabilesi toptan çıplak olduğu,
ESKİMOLAR da toptan kapalı oldukları halde, neden dünyanın önde
gelen gelişmiş ulusları değiller?... İsviçre hukuku, Roma hukuku var
da, Ankara hukuku niçin yok? Uğraşacak başka daha önemli işler var
mı acaba? Mahkemelerde neden 16,5 milyon dosya birikmiş?
Eger ogretmeni veya diger kamu
gorevlilerini 24 saat kamu gorevlisi yerine koyarsak bu laiklik
degil dupeduz kominizm olur.
Sizdeki ozgurluk anlayisini halen
anlamis degilim, ozurlukten, cumhuriyetten bahsederken baskalarinin
ozgurlugunu kisitlamaya calisiyorsunuz Hem
hakaret ediyor, hem de dayatiyor.
yeter be
nereye kadar ustumuze geleceksınız artık bırakın dınle ugrasmayı
O halde hiç bir kamu görevlisi
camiye de gidemez. Camiden çıkarken gördüğü bir savcının veya
öğretmenin fikri temelini anlamayan salaktır. Burada cinsel
ayrımcılık var. Kadınlar üzerinde kurulan baskı erkeklere de
kurulmalıdır. Bütün kamu görevlilerinin camiye gitmesi, gümüş yüzük
takması, s.aleyküm demesi vs.yasaklanmalı
Bu Teziç'in
ağzından çıkanı kulağı duyuyor mu? Akıl alır şey değil. İnsan evinde
bile başını açmaya zorlanabilirmiş. Yuh artık. Bunun adı hukuk değil
din düşmanlığıdır. NOT : BU
KARAR İPTAL EDİLSE BİLE SONUÇ DEĞİŞMEZ...ZİHİNLERDEKİ
ORTAYA DÖKÜLMÜŞTÜR ARTIK ..ARTIK . HAK İLE BATIL
ORTADA !!!
ZİNA
ET, AMA BAŞINI ÖRTME !
Danıştay 2. Dairesi, Aytaç Kılınç’la ilgili
davada idare mahkemesinin kararını bozarak, “Geliş gidişlerde de
olsa bir öğretmenin başörtüsü takmasının öğrencilere kötü örnek
olacağına” hükmetmişti. Aynı Danıştay, erkeklerle düşüp
kalktığının tespit edilmesi sonucunda öğretmenlik görevine son
verilen S.O. isimli öğretmene haksızlık yapıldığına hükmetti.
İŞTE O SÜREÇ S.O. isimli kadın, Bingöl Solhan Lisesi’ne
İngilizce öğretmeni olarak atanıyor. Ve atandıktan sonra tanıştığı
K.E. isimli şahsın evine yerleşiyor. Yıllar önce eşinden ayrılmış
olan S.O., okul ve ilçe Milli Eğitim Müdürlü yetkililerinin,
“Yaşamınızı bir erkeğin evinde sürdürüyor olmanız öğrenciler için
kötü örnek olabilir” uyarısına rağmen, bu yaşamını sürdürüyor.
Evinde kaldığı K.E. ile birlikte yılbaşı gecesi kutlaması için
araçla Muş’a giderken de, önleri kesiliyor. İki genç, “yılbaşını
bizimle geçireceksin” diyerek, S.O.’yu araçlarına bindirmek istiyor.
K.E.’nin müdahalesi sonucu kavga çıkıyor. Olay savcılığa intikal
ediyor. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE SON VERİLİYOR Dersleri de
aksatan S.O.’nun bu tutum ve davranışları karşısında uyarılarının
dikkate alınmadığını gören okul ve Milli Eğitim Müdürlüğü
yetkilileri de; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 56.
maddesinde belirtilen, “Hal ve hareketlerinde memuriyetle
bağdaşmayacak durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin
sicil amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile
ilişkilerinin kesileceği” hükmü gereğince, S.O.’nun öğretmenlik
görevine son veriyor. MAHKEME, GÖREVİNE SON VERİLMEYİ HUKUKİ
BULUYOR S.O., kendisine haksızlık yapıldığı iddiasıyla Malatya
İdare Mahkemesi’ne başvuruyor. Öğretmenlik haklarının verilmesini
istiyor. Mahkeme 19.12.2002 tarihli kararında, davacı S.O.’nun
görevine son verilmesine ilişkin işlemin iptali talebini reddediyor.
VE DANIŞTAY BOZUYOR S.O. bunun üzerine konuyu Danıştay’a
taşıyarak, 12. Daire’ye temyiz başvurusunda bulunuyor. Danıştay 12.
Dairesi de, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 56. maddesinde
belirtilen, “Hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak
durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin sicil
amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile
ilişkilerinin kesileceği” hükmüne rağmen, kararı bozuyor.
İŞTE O KARAR Danıştay 12. Dairesi bozma kararı şöyle:
“Davacının, atandıktan sonra burada ikamet eden K.E. isimli şahsın
evinde kaldığı, okul müdürü ve ilçe Milli Eğitim Müdürü tarafından
bu hususta sözlü olarak uyarılmasına rağmen bu durumu devam
ettirdiği, daha sonra yılbaşı gecesi bu şahısla birlikte kendi
arabasıyla Muş iline giderken, yolda kendilerini durdurmak isteyen
şahıslarla kavga ettiği, olayın Savcılığa intikal ettiği, davacının
bu tutum ve davranışlarının öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmadığı
kabul edilerek, yapılan soruşturma sonucuna göre, 657 sayılı yasanın
56. maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin dava konusu
işlemin, tesis edildiği anlaşılmaktadır.” GÖREVİNE SON VERMEYİ
GEREKTİRMEZ! “Olayda davacının görevine, anılan yasa hükmüne göre
son verilmiş ise de; davacının görevinde başarısızlığının
kanıtlanamadığı, bu durumun
dışındaki halin ise görevine son vermeyi gerektirecek ağırlık ve
nitelikte bulunmaması, ancak
disiplin hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiği sonucuna
varıldığından 657 sayılı yasanın 56. maddesi hükmüne dayanılarak
tesis edilen işlemde hukuki isabet bulunmamaktadır. Açıklanan
nedenlerle, davacının temyiz talebinin kabulü ile Malatya İdare
Mahkemesi’nce verilen 19.12.2002 günlü kararının, 2577 sayılı İdare
Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca
bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı yasa ile değişik 3. fıkrası
gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle
yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye
gönderilmesine 6.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”
,
2
''Eşi türbanlI öğretmen yurtdIşInda çalIşamaz''
Okul yolunda türbanı yasaklayan Danıştay, bu kez de
eşi türbanlı diye bir öğretmenin atamasını yapmayan Milli Eğitim
Bakanlığı'nı haklı buldu.
Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde öğretmen olan Abdullah
Yılmaz, DSP-MHP ANAP koalisyon hükümetince 2000 yılında yurtdışında
görevlendirilecek öğretmenler için açılan sınava girerek Türkiye
ikincisi oldu ve mülakatı da başarıyla geçti.Ancak Milli Eğitim
Bakanlığı'nın "görevlendirilmeniz uygun görülmemiştir" tebligatıyla
karşılaşan Abdullah Yılmaz, DSP'li Metin Bostancıoğlu'nun başında
olduğu Milli Eğitim Bakanlığı'na dava açtı.Eskişehir İdare
Mahkemesi'nden bir sonuç alamayınca davayı Danıştay'a
taşıdı.Danıştay İkinci Dairesi, 13 mayıs 2005’te Yılmaz’ın temyiz
istemini reddederek, 'yurtdışı görevin kendine has önem ve özelliği'
ile MİT Raporunu gerekçe gösteren yerel mahkemenin kararını
oybirliği ile onadı. MİT
raporundan... MİT raporunda,
'Yılmaz’ın aynı okulda görevli öğretmen eşi Ayşe Yılmaz’ın okula
perukla gelip gittiği ve günlük hayatında tesettüre uygun bir
şekilde giyindiği’ belirtiliyor.Ayrıca öğretmen Yılmaz'ın 1987'de
Atatürk büstüne saldırı suçuyla tutuklandığı, iki gün sonra da
mahkeme tarafından serbest bırakıldığı bilgisi de MİT
raporunda yer alıyor. Danıştay
bu kararından önce de, 8 şubatta, okula geliş - gidişlerinde türban
takan bir öğretmenin anaokuluna müdür olmasını sakıncalı
bulmuştu.Danıştay kararında, 'öğretmenin iyi örnek olması gerektiği'
belirtilerek, okula geliş - gidişte dahi olsa, yasal düzenlemeye
aykırı tutum ve davranışlardan kaçınılması gerektiği
vurgulanmıştı. (Milliyet :
23 Şubat 2006
)
Danıştay’dan sağcıya ayrı solcuya ayrı
standart
SAĞ GÖRÜŞLÜ ÖĞRETMEN İÇİN MİT RAPORU DİKKATE
ALINDI Din kültürü öğretmeni Abdullah Yılmaz, “eşi
tesettüre uygun giyiniyor” şeklindeki istihbarat bilgileri
doğrultusunda yurtdışı göreve gönderilmedi. Danıştay 2. Dairesi,
Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu işlemini uygun
buldu.
SOL
GÖRÜŞLÜ ÖĞRETMEN İÇİN MİT’İN BİLGİLERİ DELİL
SAYILMADI Eğitim-Sen’e mensup
bir öğretmen istihbarat bilgileri sebebiyle yurtdışına tayin
edilmedi. Danıştay’ın aynı dairesi bu kez ‘istihbarî bilgilerin
hukukî delil olarak kullanılamayacağı’nı belirterek, öğretmen lehine
karar verdi.
(Zaman :
24.02.2006
)
3
Sakallı olduğum için doktor,
bebeğimi tedavi etmedi
Daha önce annesi
çarşaflı olduğu gerekçesiyle 5 yaşındaki bir çocuğu tedavi etmediği
iddiası ile gündeme gelen Zeynep Kâmil Hastanesi Çocuk Kliniği Şefi
Doç. Dr. Aysu Say, bu kez başka bir çocuğu babası sakallı ve
şalvarlı olduğu için tedavi etmediği iddiası ile gündemde.Dr. Say, 4
buçuk aylık bir bebeği hastaneye kabul etmeyip, ölümüne sebep
olmakla suçlanıyor. Vefat eden Rabia isimli bebeğin babası Halil
İbrahim Yakupoğlu, valiliğe dilekçeyle başvurarak Say hakkında
şikayetçi oldu. Yakupoğlu’nun dilekçesi üzerine dotor hakkında
inceleme başlatıldı. Say hakkındaki iddialar Anadolu’da Vakit
gazetesinin dünkü haberi ile gündeme geldi. Habere göre Halil
İbrahim Yakupoğlu isimli vatandaş, Doç. Dr. Aysu Say hakkında
İstanbul Valiliği’ne başvurarak, 4,5 aylık çocuğunu kendi kıyafeti
sebebiyle hastaneye kabul etmeyip ölümüne sebep olmakla suçluyor.
Yakupoğlu, dilekçesinde anne karnında havasız kaldığı için acilen
solunum cihazına bağlanması gereken çocuğuyla ilgilenmediklerini
söyledi. Defalarca hastaneye gitmesine karşın Doktor Aysu Say’ın
kendilerine ters davrandığını iddia eden Yakupoğlu, “Bana sürekli
‘Sizinkiler ihale yapsın da, yeni cihaz alsınlar’ diyordu. Fakat
hastaneye bir gidişimde, bizden sonra başvurup çocuğunu solunum
cihazına bağlatan bir baba ile tanıştım. Nasıl yatırdığını
sorduğumda, torpil ayarladıklarını söyledi.” dedi. Rabia bebeğin
annesi Elif Yakupoğlu ise çocuğunun göz göre göre ölüme terk
edilmesine isyan ediyor. Zeynep Kâmil Hastanesi Çocuk Kliniği Şefi
Doç. Dr. Aysu Say daha önce de, 5 yaşındaki Muhammed Nur Engiz’i
annesi çarşaflı olduğu gerekçesiyle tedavi etmeyip hastaneden atmak
iddiasıyla gündeme gelmişti. Hakkındaki iddialar için Dr. Aysu Say'a
ulaşmak istedik. Ancak, daha önceki olayda olduğu gibi bu olayda da
kendisine ulaşmak mümkün olmadı. ( Zaman
:21.03.2006 )
4
Gücün yetmez Ahmet Bey
" Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'in İstanbul'daki Harp Akademileri Konferansı'nda
yaptığı konuşmada, "Bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini,
güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir " (14.04.2006)
5
İslam'a yasak, İçki-Hıristiyanlığa
özgürlük ...!
L
Örtüye yasak, biraya
ödül
Efes Pilsen’in sponsorluğunda düzenlenen “Beer Drinking
Competition” isimli yarışmada, öğrenciler "daha fazla bira
içmek" için birbirleri ile kıyasıya yarıştı. "Kamusal
alan" olarak tabir edilen üniversite kampüsünde, bilim yuvasına
yakışmayacak görüntüler sergilendi.Birincinin 50 YTL para
ödülü kazandığı yarışma için hazırlanan afişteki mesaj da
dikkatlerden kaçmadı. İnternete konulan ve kampüsün çeşitli
noktalarına asılan afişte yer verilen üç ayrı fotoğrafta, bira
içtikçe açılıp saçılan bir bayanın fotoğrafına yer verildiği
görüldü (22.04.2006)
6
Fidan dikimine hadisli davetiye
TEKİRDAĞ - CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Tekirdağ Fen
Lisesi'nin fidan töreni için bastırdığı davetiyelerde Hz.
Muhammed'in sözüne yer verilmesine tepki gösterdi. Tekirdağ Fen
Lisesi Çevre Koruma Kulübü, 13 Nisan'da fidan dikmek için etkinlik
düzenledi. Davetiyelere Hz. Muhammed'in 'Yarın kıyametin kopacağını
bilseniz bile elinizdeki fidanları dikin' sözleri yazıldı. Olayı
dün öğrenen CHP'li Tütüncü, "Meclis'in laik devlet idaresine
geçilmesinin 86'ncı yılında din adeta sessizce eğitim camiasının
içine sokuluyor. Bu konuyu Meclis'e taşıyacağım. Din, Allah ile
insanın kendi arasındaki bir mesele. Eğitimde laik bir devlet olarak
yaşayacağız" dedi ( Radikal : 26.04.2006
) SADECE BİR SORU: O YAZININ ALTINDA HZ. MUHAMMED DEGİL
DE NAZIM VEYA TAYLOR.. YAZSA İDİ BU TEPKİ GÖSTERİLİR Mİ İDİ ...DEMEK
Kİ OLAY SADECE " LAİKLİK ADINA İSLAM DÜŞMANLIĞDIR" BAŞKA ASLA
YORUMLANAMAZ !!!
BUNUN ADI GAZETECİLİK DEĞİL, PEYGAMBER DÜŞMANLIĞI
!
Ankara'da Eryaman'da
Bahar İlköğretim Okulu'nda okulun duvarlarında "İslam Güzel
Ahlaktır","ilim öğrenmek kadın ve erkek bütün müslümanlara farzdır",
"Güzel ahlak sana küskün olanla barışman, sana kötülük yapanı
bağışlamandır" sözleri yazılıymış da burası cami miymiş,
burası Diyanet İşleri Başkanlığı mıymış! - OKUL MEYHANE
OLUNCA SES YOK ...VE BASKA SEYLER OLUNCA... :( - Yoksa Peygamber'in
sözleri Türk okullarında yasaklandı da haberimiz mi
olmadı?Türkiye'de öyle insanlar var ki, mezarlıkların kapısında
yazılan "Her nefis ölümü tadacaktır" ayetine de karşı çıkarlar. Bir
CHP'li milletvekili Ankara Mamak'taki bir caminin üzerindeki bir
tabelada yazılı olan "İçki bütün kötülüklerin anasıdır" hadis-i
şerifini oradan kaldırtmaya çalışmıştı, bunun "laikliğe aykırı"
olduğunu iddia etmişti.Doğrusu isterseniz, işi Peygamber
düşmanlığına kadar getirebileceklerine hiç ihtimal vermiyordum. Ama
somut biçimde görülüyor. Artık bunu da yapma cesaretini kendilerinde
buluyorlar!Ama bütün bunlara sebep olan gene biziz. O'nun yazdığı
gazeteyi para verip alıyoruz. O'na kendi paramızla reyting
yaptırıyoruz! Belki de şu "Çakallar ve sarı öküzler" masalını bir
kere daha anlatıp, bundan kendimize pay çıkarmamızın zamanı yeniden
geldi: Bir ormanda çakallar ve öküzler
beraber yaşıyorlarmış. Pek bir sorun yokken, günün birinde
çakallardan bir heyet sarı öküzlere gelip "Bizim sizden şikayetimiz
yok, gül gibi geçinip gidiyoruz, yalnız içinizdeki şu sarı öküz bize
çok yan bakıyor. Onu verin bize, tekrar eskisi gibi yaşamaya devam
edelim" derler.Huzur ortamının bozulmaması için öküz verilir hayat
bir müddet daha devam eder. Sonra çakallar yine gelirler ve " Bizim
sizden bir şikayetimiz yok ama şu köşedeki öküz bize karşı kuyruğunu
çok kötü sallıyor, onu verin hayatımız eskisi gibi devam etsin"
derler. Öküzler mutabakatla "Köşedeki öküz" ü de verirler.
Çakalların talepleri bitmez, öküzlerin öküzlüğü de. Öküzler sonunda
bir bakarlar bir avuç kalmışlar. Bu durumu kritik etmişler ve
sonunda "İşte o sarı öküzü vermeyecektik" diyerek yaptıkları hatanın
farkına varmışlar. Ama iş işten geçmiştir. ( Bugün: Nuh Gönültaş : 29.04.2006)
7 Eşitlik,Eğitim
Hakkı, ... Hikaye..Dinsiz,Ahlasız,Homo,..Girebilir Ama Örtülü
Giremez.. BİZ DESEK BAŞI AÇIKLAR AVRUPA'YA
... NE GERİCİLİGİMİZ KALIR NE ÖZGÜRLÜK DÜŞMANLIĞIMIZ...HANİ SİZ
ÇAĞDAŞ-ÖZGÜRLÜKÇÜ İDİNİZ...YALANCILAR...LAİKLİK ARKASINA SIĞINAN
İSLAM DÜŞMANLARI...DİNİ SİYASETE ALET EDEN AMA ASLA YAŞAMAYAN
MÜNAFIKLAR...!
8
İsteyenler din hanesini
sildirecek
Aile kütüklerinde, 'din hanesi'nin kişinin
isteği ile doldurulmasına ve evlilik dışı doğan çocukların baba
soyadını almasına olanak sağlayan yasa, dün Resmi Gazete'de
yayınlanarak yürürlüğe girdi. (Hürriyet: 30
Nisan 2006 )
Bi orası kalmıştı ...O
da tamam ... !
9
Danıştay, Açık Lise’ye de başörtüsü yasağı
istiyor
Danıştay,
öğrencilerinin yüzde 90’a yakını 20 yaşın üzerinde olan, bir
kısmı da 50 yaşını geçen kişilerin okuduğu Açık Lise’de başörtüsü
yasağı uygulanmasını istedi... Danıştay, geçtiğimiz aylarda
aldığı kararla da bir anaokulu müdürünün sokakta da başını açması
gerektiği yönünde karar almıştı.
YAHU
ANLADIK...BABALARI OKUTMADI ...AMA DANISTAY'A NE
OLUYOR..O NEDEN OKUMAK ISTEYEN EV KADINLARINA PÜRÜZ
CIKARIYOR...DAHA NEREYE KADAR...!
10
BUNLARIN (...!) ELİNE KALSAK TEMİZLİKÇİ BİLE YAPMAZ DİREK
ASARLAR
F1 pistinde mankenler, temizlikte türbanlılar
...Özkartallar adlı temizlik firması, türbanı
Formula 1 İstanbul Park’a da soktu. İstanbul Park’ta dün temizlik
yapan kadınların, pembe önlük giyip, aynı renkte türban taktıkları
dikkati çekti. Dünyada 2.5 milyar kişinin TV ekranlarından izlemeye
başladığı Formula 1 alanına türbanın girmesine İTO Başkanı
Murat Yalçıntaş, "Kimin ne giydiğini sizden duydum" dedi.
TÜRBAN, Türkiye sayesinde sonunda Formula 1 pistlerine de
girdi. İstanbul Park’ın işletmecisi olan Motorsporları
Organizasyon A.Ş’nin (MSO) yarış için pistin dış temizliğini
ihale açarak Özkartallar şirketine vermesi, uluslararası bir
etkinlikte türbanlı temizlik görevlilerinin yer almasına yol
açtı. Dünyada televizyonları başında 2.5 milyar kişinin
izleyeceği yarınki yarışta pistte Petrol Ofisi’nin modacı Arzu
Kaprol imzalı kıyafetlerini giyecek modern kızlar, arka
bölümlerde ise pembe türbanlı temizlik görevleri olacak.PİSTE
GİDENLER ŞAŞIRDI: Türban olayı Formula 1’in dünkü
anteraman turları sırasında farkedildi... pistin dış temizlik ve
çöp temizliğini de Özkartallar şirketi aldığı belirtildi.150
ELEMANI ÇALIŞIYOR: Özkartallar 150 temizlik görevlisi ve çok
sayıda süpürme aracıyla yarış öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere
bir hafta boyunca pist ve tribün çevresinde görev alacak. Pistte 600
adet varil tipi çöp konteyneri ile 200 adet 770’er litrelik dev
konteynerler yer alacak. Ana tribünlerde 136 klozet, portatif
tribünlerde ise 484 klozet ve 696 lavabo var.(Hürriyet:26 Ağustos
2006) SANKI ELLERİNDE PANKART YÜRÜYÜŞ
YAPIYORLAR...YAHU TUVALET BİLE TEMİZLETMİYORLAR...!BU NE
KİN...!!!
11
YAHU DAHA 20 SENE
GEÇMEDI...BU BULGARISTAN MUSLUMAN TÜRKLERE NE BASKILAR
YAPARDI...ŞİMDİ MÜSLÜMAN KIZLARIMIZ OKUMAYA ORALARA GIDIYOR...BU NE
DEMEK ŞİMDİ...ONLAR MI MÜSLÜMANLAŞTI, BİZİM DİNSİZLER Mİ İYİCE
ÇILDIRDI...! YUNAN OKULLARINDA DA
BAŞÖRTÜSÜ SERBEST ...ÇILDIRMAK İÇTEN DEĞİL...DAHA NEREYE KADAR
... DİNCİLER KIZINI OKUTMAZ ÖYLE Mİ...
YALAN!
12
Peruklu diye okula
kaydını yapmadılar
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ)
İktisat Fakültesi'nde okumaya hak kazanan bir kız öğrenci, peruklu
olduğu gerekçesiyle okula kaydedilmedi.Başörtüsü problemi sebebiyle
peruk takan Şeyma Türkkan, babasıyla birlikte rektörlük önünde basın
açıklaması yaparak durumu protesto etti. ÖSS sonucunda KSÜ'yü
kazanan kızı Şeyma Türkkan'ın, peruklu olduğu gerekçesiyle kaydının
yapılmadığını söyleyen Şemsettin Türkkan, yaptığı basın
açıklamasında şunları söyledi: “25 yıl Milli Eğitim camiasına
şerefle hizmet etmiş bir baba olarak, okul kazanan kızımın kaydını
yaptırmak için Ankara'dan Kahramanmaraş'a geldim. Ancak kızım, sırf
peruklu olduğu için kaydı yapılmadı. Fevkalade kötü ve sert
muameleye muhatap olduk. Öğrenci İşleri Başkanı bizi odasına dahi
alma lütfunda bulunmayıp, yatırdığımız 458 YTL'nin dahi iade
edilmeyeceğini söyleyerek geri çevirdi. Kızım, bina içine dahi
alınmadı. Çok üzgünüz.” Kaydı yapılmayan Şeyma Türkkan ise gerekirse
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurarak hakkını arayacağını
belirtti. Üniversiteden yapılan açıklamada ise, öğrencinin
kıyafetinin uygun görülmediği için kaydının yapılmadığı ifade
edildi. ( Zaman
06.09.2006)
13
ACI AMA GERÇEK
Niye al bayraklı tabuta sarılanlar en çok,
orduevlerine alınmayan başörtülülerdir ve neden komutanlara bir
tek oğullarının cenazesinde
sarılabilmektedirler?( Milliyet :Can Dundar :14 Eylül 2006
)
14 "... Türkiye'de
kapatmaktan çok açmak dayatılıyor şu anda ..."
Nuriye Akman( Hürriyet, pazar eki, 17.09.06)
Sınır ötesi başörtüsü
operasyonu Hoca Ahmet
Yesevi Üniversitesi'nin mütevelli heyeti başkanlığına gelen 28
Şubat generali Çetin Doğan ile yeni rektör emekli albay Oral
başörtüsü yasağını Kazakistan'a taşıdı
|
Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet
Başkanlığı'na emekli general Çetin Doğan gelince, Rektörlüğe
de emekli albay Prof. Uğur Oral atandı. Ve üniversite ilk kez
kapılarını başörtülü öğrencilere kapattı
28 Şubat'ın çekirdek kadrosundaydı
Emekli Orgeneral Çetin Doğan,
28 Şubat sürecinin güçlü isimlerinden birisiydi. Dönemin
Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir tarafından oluşturulan Batı
Çalışma Grubu'nun "çekirdek kadro"sunda yer alan dönemin
İstihbarat Başkanı Doğan'ın, o dönemde yaptıkları için daha
sonra "yanlışlar da oldu" diye günah çıkarmaya çalıştı. Doğan,
2003 Ağustos'unda orgeneral rütbesindeyken 1. Ordu
Komutanlığı'ndan emekliye sevkedildi. 'GALİÇYA' GAFIYLA
TANINDI Doğan, Irak'a asker gönderilmesine sıcak
bakmadığını devir teslim töreninde yaptığı "Mehmetçik'in
kanını Yemen'de, Galiçya'da akıttık. Niçin akıttığımızı hâlâ
soruyoruz" diyerek dile getirmiş, ancak medyada "tarih
bilgisinden nasibini almamakla" suçlanmış ve "O dönemde orası
da vatan toprağıydı" diye tepki toplamıştı. Doğan ise basını
"mütareke basını" diye
suçlamıştı.
|
BİLİNDİĞİ GİBİ YUNAN-BULGAR OKULLARINDA
BAŞÖRTÜSÜ YASAK DEĞİL!- IBRETLIK HABERLER BASLIKLARINA
BAKILABILIR!-HATTA FRANSA ÜNİVERSİTELERİNDE BİLE ...!ŞİMDİ -ALLAH
KORUSUN !- SAVAŞ ÇIKSA VE BU GAVURLAR UÇAKLARDAN " BİZ SİZİN
DİNİNİZİ YAŞAMANIZA ENGEL OLMAYACAGIZ.." TÜRÜ BİLDİRİ DAĞITILSA -
BİZ DİNİMİZİ VE VATANIMIZI SEVİYORUZ VE ASLA SATMAYIZ AMA - EN
AZINDAN BU İKİLEMİ VATANDAŞLARINA DAHA NE KADAR YAŞATACAK BU
ÜLKE...!?
DEVLET İLE
MİLLET ARASINI BÖLMEYE ÇALIŞANLARA DAHA NE KADAR İZİN VERİLECEK
...!?
L
15
ŞİMDİ ÖLDÜK, BİTTİK İŞTE -
yahudi
kadar özgürlük istiyoruz
!!!
HANİ LAİKLİK...! BUNU Bİ MÜSLÜMAN İSTESE İDİ NE OLURDU
...YUUUUHHH KI ... NE YUH
!!!
Dersane deneme sınavları, sürücü kurslarında bile başörtüsü
yasakken ...! |
TÜRKİYE Süper Ligi takımlarından Sivasspor'la Ankaraspor'un
daha önce 1 Ekim Pazar günü oynayacağı açıklanan karşılaşma, o
günün Sivasspor'un İsrailli futbolcusu Balili'nin dini
bayramına denk gelmesi nedeniyle, kulübün yaptığı başvuru
üzerine bir gün öncesine alındı.ORUÇ TUTUP DUA
EDİYORLARMusevilerin en kutsal bayramı olan ‘Kefaret
Günü’nde bu dine mensup insanların hiçbir aktivitede
bulunmayıp sadece dua ettikleri ve güneşin batımından itibaren
başlayıp ertesi gün güneşin batımına kadar bayramın sürdüğü
öğrenildi ( Milliyet :25 Eylül 2006
) |
|
16
|
KAYSERİ DE ÜNİVERSİTEDE ZENGİN BİR
HAYIRSEVER İFTAR VERİR..İFTARDA BAŞÖRTÜLÜ KIZLARIN YEMEKHANEDE
İFTAR ETMESİNE İZİN VERİLMEZ VE DIŞARI ÇIKARTILIR!
|
17
İrtica örtüde değil Zübeyde'nin
tavrında
Sağlık
sendikaları, acil kan anonsu üzerine hayat kurtarmak için gelen
vatandaşın başörtüsü taktığı için uyarılmasını 'vahşet' ve 'skandal'
olarak nitelendirdi .Yeni Şafak'ın dün “A grubu Rh laik kan
aranıyor” haberiyle duyurduğu, başörtüsü yasağının
hastanelerin içine kadar girmesine sivil toplum kuruluşları
sert tepki gösterdi. Sağlık-İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Hacettepe
Hastanesi'nde cep telefonuna gelen kan anonsu üzerine
hastaneye kan vermeye gelen başörtülü Şaziye Gerede'ye nöbetçi
Zübeyde isimli hemşire tarafından “Burası cami değil, kamu
kurumuna böyle gelmeyin” denilmesini “vahşet” olarak niteledi. Başoğlu, “Hastaneye girerken başörtüyü soranlar Tunus tipi
zorlamalar peşinde. Türkiye'yi başörtü yasağının son safhada
olduğu Tunus'a benzetmeye çalışıyorlar” dedi.
BU BİR VAHŞETTİR
Başoğlu, “Bu bir vahşettir. Acil kan alınıyor ve buna bir
başörtüsü şartı konuluyor. Hasta kan beklerken ölse,
başörtüsüz biri gelmediği için kan bulamasa, o hemşire ve o
hastane yönetiminin yaptığı vahşettir. Bir insanın ölümüne
ideolojik saplantılar, çağdışı korkular yüzünden neden
olmaktır. Mutlaka soruşturma açılmalıdır. Bir Müslümanın
irticacı olması mümkün değil. Ama irticanın ne olduğunu görmek
isteyen Hacettepe Hastanesi'ne baksın. Bu olay tam bir
irticadır. Başka bir izahı yok” dedi.
Başörtüsüz kan mı
arayalım
Şaziye Gerede'nin hastaneye gelmesini sağlayan kan anonsunu
SMS ile üyelerine duyuran Eğitim-Bir-Sen'in Genel Sekreteri
Halil Etyemez, “Biz üyelerimizi, bu tür durumlarda cep
telefonundan kısa mesajla yaptığımız acil çağrılarla yardımcı
olmaya çağırıyoruz. Ancak Hacettepe'nin tavrı gösteriyor ki
biz önce sendikamıza çağırmalıyız. Başörtülü mü değil mi
bakmalıyız. Ya da mesajımızda 'başörtüsüz kan aranıyor' mu
diyeceğiz? Bu tam bir skandaldır. Hacettepe Üniversitesi
Rektörlüğü'nün olayla ilgili tavrını netleştirmesi gerekir.
Yönetmeliklerle memurlara başörtüsü yasağını savunabiliyorlar;
ancak o yönetmeliğe tabi olmayan, hizmet verilmesi gereken bir
vatandaş mağdur ediliyor. O hemşirenin cezalandırılması
gerekir” şeklinde konuştu.
( Yeni Şafak: 23.10.2006
)
18
KORE GAZİSİ ABDURRAHİM PEKER SAKALI 1,5 CM'DEN
- EVET YANLIŞ OKUMADINIZ BİR BUÇUK SANTİM ! - UZUN DİYE HASTANEYE
ALINMAZ .OLMAZ DEMEYİN OLDU... ZAMAN-23.05.2004
19
Cumhuriyet Balosu'nda ‘türban’ krizi
CUMHURİYET'in 83'üncü yıldönümü nedeniyle
Samsun’da düzenlenen Cumhuriyet Balosu'nda ‘türban’ krizi
yaşandı. Samsun Kurumahmutoğlu Büyük Otel’de düzenlenen Balo’da,
türbanlı ve eşarplı kadınların olmasına tepki gösteren Garnizon
Komutanı Tuğgeneral Naci Beştepe ve beraberindeki subay ve
eşleri oteli terketti...Bu arada Cumhuriyet Balosu’na katılan
yaklaşık 10 kadar türbanlı ve eşarplı kadının, il genel meclisi
üyeleri ile kısa adı EMŞAD olan Emniyet Teşkilatı Vazife Malülü
ve Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği üyelerinin
eşleri olduğu belirtildi.( Milliyet :30 Ekim 2006 ) |
|
20
YTÜ'de namaz yasağı
Yıldız
Teknik Üniversitesi'nde (YTÜ) 'namaz yasağı' okul içinde
gerginliğe neden oluyor.Kampüs
içinde namaz kılınmasına müsade etmeyeceğini her fırsatta dile
getiren YTÜ Rektörü Prof. Dr. Durul Ören, öğrencilerin namaz kılmak
için merdiven altında kendi imkanlarıyla oluşturduğu bölümü de demir
parmaklıklarla çevirerek kapattı.Yasak, özellikle YTÜ'de
eğitim gören bayan öğrencileri zor durumda bıraktı. Öğrencilerin
mescid başvurularına önceleri 'Planlarımızda var, en kısa zamanda
yapacağız' şeklinde yaklaşan Ören, şimdi de üniversite sınırlarına
mescid yapmasının imkansız olduğunu ileri sürerek, öğrencileri
hüsrana uğrattı. YTÜ'de eğitim gören bazı öğrenciler geçtiğimiz
aylarda yasakçı zihniyeti protesto etmek ve taleplerini dile
getirmek için YTÜ Fen Edebiyat Fakültesi bahçesinde toplu namaz
kıldılar.Öğrenciler mescid yokluğundan uygun gördükleri
yerlerde namaz kılmaya devam etti. Rektör Duran Ören bunun üzerine
öğrencilere namaz kılabilecekleri uygun bir yer gösterme yerine,
namaz kılan öğrencilere soruşturma açarak, 4 öğrenciye bir ay, 10
öğrenciye de bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası verdi. Rektör
Öner, öğrencilere namaz kılacakları uygun bir yer göstermede güçlük
çekerken, sigara için öğrenciler için bina içinde sigara odaları
oluşturmada hiç zorlanmadı.
KIRKALTI YILLIK MESCİD DEPO OLARAK KULLANILIYOR YTÜ Kampüsü içinde
1960 yılında, öğencilerin namaz kılmaları için yapılmış bir mescid
bulunuyor. Ancak okul idaresi bu mescidi gayesi dışında, depo olarak
kullanmaya devam ediyor. Söz konusu mescid ilk dönemlerde öğrencilerin
namaz kıldıkları mekan olarak kullanılmış, daha sonra dönemin Rektörü
Prof. Dr. Ayhan Alkış tarafından kapısına kilit vuruldu. Öğrenciler
neredeyse yıkılmaya yüz tutan eski mescidi kendi imkanlarıyla onarmayı
teklif etseler de Ören bunu da kabul etmedi. Okul yönetimi öğrencilere
namaz kılmak için yakındaki camilere gitmelerini veya namazlarını
kazaya bırakmalarını önerdi.
( yenisafak:07 Kasım 2006 ) |
|
21
Zorbalar şimdi de saç
çekiyor
SDÜ İlahiyat Fakültesi’nde
dün sabah normal ders saatinde okullarına gelen İlahiyat
öğrencileri, perukla bile okul kapısından içeriye giremedi.
Üstelik yapılan terbiyesizliği
abartan bazı kendini bilmez görevliler, başı açık olanların da
saçlarını çekerek peruk olup olmadığını kontrol
etti.Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
başörtülü öğrencilerin okula perukla bile alınmalarını
yasakladı. Dün sabah normal ders saatinde okullarına gelen
başörtülü İlahiyat öğrencileri, perukla bile okul kapısından
içeriye giremedi. Üstelik yapılan terbiyesizliği abartan bazı
kendini bilmez görevliler, başı açık olanların da saçlarını
çekerek peruk olup olmadığını kontrol etti.
GÖZYAŞLARI
SOĞUKTAN DONDU
Dekanla görüşmek isteyen öğrenciler,
toplantısı olduğu gerekçesiyle Dekan Ekrem Sarıkçıoğlu’nun
odasına alınmadı. Okula alınmayan öğrenciler saatlerce
İlahiyat Fakültesi binası önünde beklediler. Eğitim haklarının
bu şekilde kısıtlanmasını hazmedemeyen öğrencilerin kimisi
gözyaşlarını tutamadı.
DEKAN KONUŞMADI Toplantı
gerekçesiyle muhabirimizi de ilk etapta odasına aldırmayan
Dekan Ekrem Sarıkçıoğlu, beklemeye devam eden muhabirimizi
sonunda odasına kabul etti. Dekan, sorduğumuz sorulara;
"Bilmiyorum, haberim yok, onu daha öğrenmedim" gibi cevaplar
vermeyi tercih etti. "Dışarıda öğrenciler okula alınmıyor,
ne diyeceksiniz?" sorusuna "Haberim yok!" gibi komik bir cevap
veren Dekan Sarıkçıoğlu, daha sonra; "Evet; biliyorum, fakat
kapıda beklediklerinden haberim yok, bize böyle söylendi.
Yapabileceğimiz bir şey yok" dedi. Kendi başlarına hareket
etmediklerini söyleyen Dekan Sarıkçıoğlu, "Bizim üstümüz ve
onun üstü var. YÖK’ten rektör beye söyleniyor, o da bize
iletiyor. Bunda yapacak bir şey yok" diyerek soruları bir bir
savuşturdu. Gelen emir üzerine peruğun da başörtüsü
sayıldığını ve o şekilde okula girilemeyeceğini ileri süren
Dekan, sadece İlahiyat Fakültesi'nde bu uygulamanın olduğu ile
ilgili soruya "Onu bilmiyorum" diyerek karşılık verdi.
Süleyman Demirel
Üniversitesi’nde peruklu öğrencileri bile okula almayan İlahiyat
Fakültesi Dekanı Ekrem Sarıkçıoğlu’nun 2003 yılında ABD’de Moon
Tarikatı toplantısına katıldığı belirlendi.( Vakit:10.11.2006)
22
Serbest Muhasebeci ve Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalar Birliği (TÜRMOB)
tarafından tertiplenen “Mali Müşavirlik Staj Başlatma Sınavı”nda
başört ülü adaylar YÖK engelini aşamadığı için sınava
giremedi..
TÜRMOB’un sınav yürütme merkezi
TESMER tarafından başvuruları kabul edilen ve sınava
girebilmek için 800 YTL dosya açtırma parası yatıran başörtülü
öğrenciler, sınavın İstanbul’da düzenlendiği Marmara
Üniversitesi kampüslerine gidince büyük bir şok yaşadı.
Üniversite güvenlik görevlileri aylarca sınava hazırlanan ve
800 milyon dosya açtırma parası yatıran başörtülü adayları
kampüs içerisine almadı. Kampüse alınmayan öğrencilerin
sınavları yandı.Güvenlik görevlilerine dertlerini
anlatmaya çalışan adaylar sonuç alamadı. Görevliler YÖK’ün
talimatı gereği her ne sebeple olursa olsun başörtülü
vatandaşların kampüse girmelerinin yasak olduğunu söylediler.
Bir süre kampüs girişinde bekleyen öğrencilerin aylardır
çalıştıkları sınavları yanarken, evlerine geri dönmek zorunda
kaldılar.Vakit’in sorularını cevaplandıran TÜRMOB Başkanı
Mehmet Timur, “Bizim insanların kılık kıyafetleri ile ilgili
hiçbir sorunumuz yok. Hangi şekilde bize gelirlerse alırız.
Fakat staj başlatma sınavlarını Anadolu Üniversitesi ile
işbirliği içerisinde yapmak zorunluluğunda olduğumuz için son
düzenlenen sınavda öğrenciler sınav merkezleri önünden geri
çevrilmiş. Ortada bir mağduriyet varsa, bu TÜRMOB’dan değil,
YÖK’ten kaynaklanmaktadır. Biz başvurusunu kabul etmiş, Anadolu
Üniversitesi’ne göndermişiz” dedi. Timur, “Odamızın başörtülülere tavrı
olsa ben ruhsatlarını imzalamam. Ben kılık kıyafeti ne olursa olsun
ruhsatları imzalarım, buna başörtülüler de dahil. Kimsenin arasında
ayrımcılık yapmam” diye konuştu ( 15.11.2006 : Vakit )
23
Kırklareli'nde CHP'li meclis
üyesi başörtülü gerekçesiyle gazeteciyi salondan atmak istedi.
Kırklareli İl Genel Meclisinde, CHP'li
üyelerin, oturumu izleyen yerel bir gazetenin muhabirinin başörtüsü
takmasına tepki göstererek, toplantıyı terk etmesini istemesi, İl
Genel Meclis Başkanı ile CHP'li üyeler arasında tartışmaya yol açtı.Kırklareli İl Genel Meclisi, Suat Toktar başkanlığında, İl
Özel İdaresi Toplantı Salonu'nda Kasım ayı 10'uncu birleşimini
yapmak üzere bir araya geldi.CHP İl Genel Meclisi üyesi
İbrahim Tezan, toplantı başladığında söz alarak, oturumu izlemeye
gelen Yeşilyurt gazetesinin muhabiri Merve C'nin türban takmasının,
laiklik ilkesine aykırı olduğunu ve bu durumdan rahatsızlık
duyduğunu belirterek, kadın muhabirin salonu terk etmesini istedi.İl Genel Meclisi Başkanı Toktar ise Tezan'a, buna kendisinin
karar vereceğini ve muhabirin gitmesine gerek olmadığını söyledi.CHP'li üye Tezan, ''Biz 14 kişiyiz ve üstünlüğümüz var, bu
kişinin Meclisi terk etmesini oya sunmak istiyorum. Diğer CHP'li
Meclis üyelerimiz de aynı görüşteler'' dedi.Tezan'a tepki
gösteren Toktar, ''Siz, İl Genel Meclis Başkanı olursanız o zaman
buna karar verebilirsiniz. İsterseniz bana güvensizlik oyu da
verebilirsiniz, davacı da olabilirsiniz. Sesinizi yükseltmeyin, çok
rahatsız oluyorsanız salonu terk edebilirsiniz. Basın istediği
şekilde toplantıya girebilir. Hanımefendi işini yapmaya çalışıyor''
karşılığını verdi.Tezan, Toktar'dan davacı olacağını
söyleyerek, toplantının basına kapalı yapılmasını teklif etti.
Tezan, ayrıca muhabirin başörtüsüne bir şey demediğini, sadece
kamusal alana bu şekilde girilmesine karşı olduğunu belirtti.CHP'li İl Genel Meclis üyeleri daha sonra Tezan'ı başka bir
odaya çağırdı, Toktar ise toplantıyı yarına erteledi.
(
Haberakit:15 Kasım
2006)
24
25
Böyle bölücülüğü PKK yapmadI
Bölücülüğün bu kadarını,
halkı Kürt-Türk diye ayırmaya çalışan PKK bile yapmamıştı. ADD
Sincan Şube Başkanı ve CHP üyesi Temel Ayaz, vatandaşlarımızı
"Cumhuriyetçi-Şeriatçı, başı örtülü-başı açık, AK Partili
olan-olmayan" şeklinde kategorize ederek bölücülüğe yeni boyutlar
kazandırdı.
Genel Başkanlığını Jandarma eski
Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’un yaptığı
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) şubeleri arasında ilginç bir
kavga yaşandığı ortaya çıkarken; bu kavga ADD şubelerine
başörtülü bayanların girip çıkmasına da izin verilmediğini
ortaya koydu. ADD şubeleri birbirlerini, “derneğe başörtülü
hanımların girip çıkmasına izin vermekle” suçladı, suçlamaya
muhatap olan taraf da “Başörtülüleri kesinlikle almıyoruz”
diye savunmada bulundu. İŞTE GERÇEK YÜZLERİ Aynı
zamanda CHP’li olduğunu söyleyen ADD Çankaya Şubesi üyesi
Şahin Çuhadar, ADD Sincan Şubesi yönetimini “başörtülülere
geçit vermekle” eleştirdi. Başörtülü bir bayanın ADD’ye üye
yapılamayacağı gibi, şubelerine girip çıkmalarına da izin
verilemeyeceğini savunan Çuhadar, “Ama ADD Sincan Şubesi’nin
yönetiminde 3-4 tane türbanlı bayan var. Türbanlılar Atatürkçü
Düşünce Derneğini ele geçirmeye çalışıyor. Şube yönetimi de
buna göz yumuyor” ifadelerini kullandı. SİNCAN ŞUBESİ:
BIRAKIN ÜYE YAPMAYI, BAŞÖRTÜLÜ DİYE ATTIK Konuyla
ilgili olarak görüştüğümüz Sincan Şube Başkanı Temel Ayaz,
“suçlamalara(!)” karşı çıkarken, bu zihniyetin gerçek yüzünü
bir kez daha ortaya koydu. “Bu mümkün mü, yok böyle bir şey.
Başörtülülerin bırakın üye olmaları, şubemize gelip gitmeleri
dahi yasak” diyen Temel Ayaz, kadın kolları toplantılarına
katılan bir bayanı başörtülü olduğu için şubelerinden
uzaklaştırdıklarını söyledi. CHP ÜYESİ ADD’Lİ BAŞKAN’DAN
İNANILMAZ SÖZLER Temel Ayaz, ADD Genel Başkanı Şener
Eruygur paşanın adamı olduğunu söyledi. Ayaz “Genel Başkan'la
aram çok çok iyidir. Ben onun ekibinden gelen biriyim. Onun
listesini yapanlardan biri benim” dedi. Sincan Şube
Başkanı Temel Ayaz, aynı zamanda CHP üyesi olduğunu
belirterek, şunları söyledi: “Bizim tavrımız çok nettir. Bizde
türbanlı mürbanlı olmaz. Biz ulusal güç birlikteliğini
oturtturan bir şubeyiz. Bizim şubemizde, bırakın türbanlıyı,
‘AKP’liyim’ diyen bile kapıdan içeri giremez. Biz Cumhuriyet
düşmanları ile yan yana durmayız. Ben şeriata karşı yıllarımı
verdim. Sincan kozmopolit bir yerdir. Sincan’da ya
sağcısınızdır, ya şeriatçısınızdır, ya da
Cumhuriyetçisinizdir. Bunun ortası yoktur Sincan’da. Ya bir
taraftasınız, ya karşı tarafta.” “BAŞINI AÇTIRDIM KADINA”
ADD’li Başkan, bu suçlamanın kendisi için çok ağır
olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “Bakın Satı Hanım
diye bir üyem vardı. MHP’den geldi. ‘Başını açmak kaydıyla
seni üye yaparım’ dedim. Başını açtırdım kadına.”
“BAŞÖRTÜLÜ DİYE KADIN GÜNLERİNDEN ÇIKARTTIK” Temel
Ayaz, hızını alamayarak şu itiraflarda bulundu: “Yine bizim
kadın kollarına gelip giden bir bayan vardı. Türbanlı diye
kadın günlerinden çıkarttık biz onu. Burası bir sivil toplum
kuruluşu değil. Burası kamusal alan. Kamu yararına bir dernek.
Başörtüsüyle giremezsin.” “DIŞARIDA BAŞÖRTÜSÜ TAKIYORSA BİLGİSİ GELİR BİZE” Sincan ADD Başkanı,
“Üyeleriniz
dışarıda başörtüsü takabilir mi?” şeklindeki sorumuz üzerine
de, “Dışarıda takıyorsa da onun sorunu. Ama yapıyorsa onun da
bilgisi gelir bize. Ve bu da kabul olmaz. Ben kabul etmem.
Benden sonra gelecek yöneticiler kabul ederlerse de, bu
onların sorunu” dedi. ( Vakit :
17.11.2006 )
26
'Türbanlı
izleyiciler dışarı çıksın'
anonsu
Malatya'daki Öğretmenler Günü
kutlamasında yapılan anonsun ardından bazı türbanlı
izleyiciler salonu terk ederken, bazıları da türbanını
çıkardıMalatya'da Halk Eğitim
Merkezi'nde düzenlenen Öğretmenler Günü kutlamasında türban
gerginliği yaşandı.Vali Halil İbrahim Daşöz, 2. Ordu
Garnizon Komutanı Tümgeneral Alaeddin Örsal, Cumhuriyet
Başsavcısı Mustafa Demirdağ'ın da katıldığı tören öncesinde
salonda bulunan başörtülü ve türbanlıların dışarı çıkması için
anons yapıldı. 'Öğretmen yakınları'Bu
kişilerden bazıları salonu terk etti, bazıları ise anonsa
rağmen programı başları kapalı olarak takip etti. İçeride
programı takip edenlerin bir kısmı da başörtüsü ve türbanını
çıkardı.Programın ardından başörtüsü ve türbanla salonda
bulunan kadınların öğrenci ve öğretmen yakınları olduğu iddia
edildi. 'Saygımız var' Anons sonrası başını
açarak töreni izleyen velilerden Nezahat Arıbal, "Başörtüsü
için anons yapıldı, biz de çıkardık. Saygı duyuyoruz tabii ki.
Başörtümü program boyunca çıkardım. Dışarıda yeniden taktım"
dedi. Milli Eğitim Müdürü Mehmet Bulut da halk eğitim
merkezinin sivil bir kuruluş olduğunu savunarak şunları
söyledi:"Salondaki başörtülüler öğretmen zannedildi. Ciddi
bir şey değil. Onlar yemin törenine gelen genç öğretmenlerin
aileleri. Önce öğretmen zannedilerek anons yapıldı. Zaten
öğretmen gelmez öyle ortamlara. Kışlalarda da oluyor. Yemin
töreninde, çocuklarının yemini sırasında bir hatıra olarak
geliyorlar. Oralarda da müsamaha ediliyor çoğu kez. Yani
hadise bu..."
( Milliyet :25.10.2006
)
27
28
Türbanla sınava girişe
Danıştay’dan yine ret
Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Merkezi Sınav Yönergesi’nin
sınavlara türbanla girilebilmesine olanak sağlayan bendinin iptali ve
yürütmesinin durdurulmasına ilişkin Danıştay 8. Dairesi’nin kararına
yapılan itirazı da reddetti.Kurul, MEB’in itirazını oybirliği ile
reddetti. Buna göre, sınavlara kesinlikle türbanla girilemeyecek.
Tartışmalı yargı süreci, MEB’in sınavlara katılanların kılık kıyafetlerini
düzenleyen yönergeden ’başı açık’ ifadesini çıkarması ile başlamıştı.
Eğitim-İş Sendikası, MEB’in ’sınavlara türbanla girilmesinin yolunu
açtığı’ gerekçesiyle, yönergenin söz konusu bendinin iptali ve
yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay’a dava açmıştı. 8. Daire de,
bu maddenin yürütmesini durdurma kararı almıştı. ( Hürriyet
-28.01.2007)
29
DEVAMI
BU YAZILARA
DERSANELERİN SINAVINA ALINMAYANLARI, EHLİYET KURSUNA KABUL
EDİLMEYENLERİ+OKUL,RESMİ KURUMLARDAKİ OLAYLARI, BAŞÖRTÜLERLE
İLGİLİ YALAN HABERLERİ .. EKLEYIN ... VE
DÜŞÜNÜN...!
YILLARDIR KORKTUĞUMUZ,
UYARIDA BULUNDUĞUMUZ BAŞIMIZA GELMİŞTE HABERİMİZ YOK ...YAZIK
... !!! "Ey Konyalılar"
dedik: Söyleyin, neye incindiniz? Anlattılar.Bir aile çocuğunu
Güneydoğu'da şehit vermiş.Konya'da, garnizonda tören
yapılacak."Aileye" madalya takılacak.Ancak...Anneyi "başı kapalı"
diye, yaşlı babayı "sakallı" diye garnizon kapısından geri
çevirmişler.Konyalı "incinmiş.Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin
Üzülmez: - Gerçi bugün böyle şeyler olmuyor ama... Dün olanları da
Konyalı bir türlü unutmuyor
( Y. Donat ; Sabah :
30-04-2006 )
LAİKLİK- LAİSİZM Yargıtay
Eski Başkanı Doç. Sami Selçuk : " Türkiye laiklik ile laisizmi
birbirinden ayırmak zorunda. Fransa bunu 1905'ten sonra yaptı ve
giderek laisizmi yumuşattı.Laisizm bir ideolojidir. Bu ideolojide
devlet dini güdümler. Laiklikte ise devlet
yansızdır." (
Milliyet- Can dündar :29 Nisan 2006 )
Bizim laikliğimiz sizinkinden
esnek
" Türkiye'de rejimin "İslami devlet" yönünde
değişmesini olası görüyor musunuz?" Hayır. Ama
bu konuda da karar, nihayetinde Türk halkının olacaktır. Yüzde yüz
şöyle, yüzde yüz böyle olacaksın diye bir çözüm formülü yok.
Dünyadaki birçok toplum laiklik ile dindarlık arasında denge arıyor.
Biz de laik bir ülkeyiz, ama din, bizim siyasi yaşamımızda
Türkiye'de sahip olmadığı yere sahip. Bu bizi daha iyi ya da
daha kötü, daha laik ya da daha az laik yapmıyor; bizi sadece
Amerikalı yapıyor. Herkes kendi dengesini kendi yolundan, kendi
zamanında bulmak zorunda.(Refahyol döneminde Ankara'da büyükelçi
olan Grossman'dan Milliyet yazarı YASEMİN ÇONGAR'a...10
Ağustos 2005
)
Laiklik
bizde "din" gibi! Ümit Boyner : "
...Avrupalılar, "Türkiye'de başörtüsüne niçin karşısınız?" sorusunu
sık sık yöneltiyor. Biz de 'laiklik' diyoruz. Laiklik, Türkiye'de
neredeyse din gibi. Demokratik haklar açısından bakıldığında, insan
görünüşüyle yargılanmamalı. Bir de, başörtülülerin üniversite
eğitimi almasını engelleyerek kadın-erkek ayırımı yapıyoruz...
" (Sabah :07 Mayıs 2006)
O
BİLE ANLADI ...L
Bİ DE BÖYLELERİ VAR ...
Harbiye Komutanı
Tümgeneral Taşkesen'in istifasını 'irtica ile mücadele' ve
'dış güçlerin parmağı'na dayandıran açıklamalarını Milliyet
'gönül ilişkisi' başlıklı haberle boşa çıkardı ...Olayın ortaya
çıkmasının ardından, bazı gazetelere Genelkurmay'a kırgınlığını
ifade eden açıklamalar yapan ve kendisine irticacılarla mücadeleden
dolayı komplo yapıldığını söyleyen Tümg. Taşkesen'i zorda bırakacak
haberde şu görüşlere yer verildi.Edinilen bilgiye göre, bu süreçte
söz konusu kadın, Taşkesen'le yaptığı telefon görüşmelerinden
bazılarını kendi imkânlarıyla kayda aldı ve bunları sakladı. İlişki
bitince de ortaya çıkardı. ( 17.07.2006 )
ÇAYA
ÇORBAYA " İRTİCA!"...BAŞINIZA İRTİCA KADAR TAŞ DÜŞSÜN E Mİ...YANİ İŞ
BURAYA KADAR VARDI ÖYLE Mİ.. ESKİDEN ADAM ÇALAR, ÇIRPAR, KILIF İÇİN
" İRTİCA", YAKALANINCA " GERİCİLERLE MÜCADELE ETTİĞİM İÇİN
SUÇLANIYORUM..." FALAN DERDİ...BUNA ALIŞMIŞTIK AMA DAHA ÖNCE
BAŞSAVCI .... EŞİNİ ALDATIP GÖRÜNTÜLERİ YAYINLANINCA...VE SONRA DA
BU GENERAL ...AYNI HALTI İŞLEYİP AYNI MAZERETE SIĞININCA İŞİN DE
CILKINI İYİCE KACIRDILAR YANİ...:( ANLADIK YOLSUZLUĞU BİZLERE ENGEL
OLMAK İÇİN YAPIYONUZ DA...UÇKURLA NASI BAĞDAŞTIRIYONUZ...ANLAMAK GÜÇ
...! UÇKURUNA SAHİP ÇIKMA, HEM KARINI ALDAT, HEM
FAHİŞEYE SIRLARINI AÇ...SONRA MÜSLÜMANLARI KARALA-SUÇLA...ULAN BİZ
ŞEYİN ŞEYİNİN DE Mİ ŞEYİNDEN SORUMLUYUZ YAWW..
DEVAM >>>>
|